“Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu” 17 Nisan 2021 tarihli 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Kanun, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında esas olan temel ilkelerin yanı sıra bu soruşturmanın/araştırmanın kimler hakkında yapılacağı, hangi bilgi ile belgeyi kapsayacağı ve süreç içinde hangi mercilerin yetkili olduğu gibi hususları düzenleyen bazı hükümler içermektedir.
(I) Kanuna Genel Bakış
Kimler hakkında?
Arşiv araştırması, herhangi bir kamu görevine ilk defa veya yeniden atanacak kimseler hakkında yapılır. Güvenlik soruşturması ise arşiv araştırmasına ilave olarak, Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen kişiler hakkında yapılır.
Hangi bilgi ve belge?
Arşiv araştırmasının (Madde 4) kapsamını:
kişinin adli sicil kayıtları,
kişinin kolluk kuvvetleri tarafından hâlen aranıp aranmadığı,
kişi hakkında kamu görevinden çıkarılma ya da kesinleşmiş memurluktan çıkarma cezası olup olmadığı,
kişi hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığı,
kişi hakkındaki
kesinleşmiş mahkeme kararları,
kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı,
devam eden veya sonuçlanmış soruşturma ya da kovuşturmalar kapsamındaki olgular,
oluşturmaktadır.
Güvenlik soruşturması da (Madde 5), arşiv araştırmasındaki bilgilere ek olarak, kişinin:
görevinin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerini,
yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilişiği,
terör örgütleri veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibat ve iltisak içinde olup olmadığını,
kapsamaktadır.
Hangi merci?
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması,
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü ve
mahalli mülki idare amirlikleri (valilik ve kaymakamlık)
tarafından yapılır.
Kanun ayrıca, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa atıfta bulunarak, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması işlemleri sırasında kişisel verilere yönelik suç niteliğindeki fiillere karşı cezai sorumluluğu da düzenlemektedir. Bu doğrultuda, genel olarak Türk Ceza Kanununun 135.-140. maddeleri (Kişisel verilerin kaydedilmesi / Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme / Verileri yok etmeme) uygulanabilecektir.
(II) Değerlendirme: Kişisel verilerin korunması ve Değerlendirme Komisyonları
Kanunun en can alıcı ve tartışmalı kısmı ise kişisel verilerin korunması (Madde 8-10) ve Değerlendirme Komisyonları (Madde 7) hakkındaki düzenlemeleri içeren hükümleri kapsamaktadır.
Anayasa Mahkemesi (“AYM”), 19/2/2020 tarihli, 2018/163 E. 2020/13K. sayılı kararında bu yazıda incelenen Kanun ile aynı içerikte bir kanunu iptal etmişti. AYM, “torba kanun” kapsamında gelen önceki bu düzenlemeye ilişkin; güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmalarının hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde yapılacağını ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvencelerin açıkça belirtmesi gerektiğini ifade etmiş, söz konusu düzenlemeyi bu güvencelerin eksik olmasından dolayı iptal etmişti.
Bu kapsamda, AYM, erişilen kişisel verilerin:
ne şekilde kullanılacağına,
hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına,
bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına,
ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına,
bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna,
yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına
ilişkin düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtmişti.
Bu doğrultuda AYM, önceki düzenlemenin yukarıdaki özellikleri taşımadığını değerlendirerek Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırılık tespit ederek bu düzenlemeyi iptal etmişti.
Her ne kadar yeni Kanun, AYM’nin önceki kararında gerekli gördüğü bazı hususlara ilişkin şekli anlamda düzenlemeler içerse de kanaatimizce Kanun’daki eksik ve sorunlu kısımlar oldukça fazladır.
Örneğin, yeni Kanun, AYM’nin de altını çizdiği, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânına dair bir düzenleme içermemektedir.
Aynı şekilde, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik denetim konusunda da eksiklikler mevcuttur. Kanun her ne kadar güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen kişisel verilerin göreve atanma yönünden değerlendirileceği Değerlendirme Komisyonlarının kurulacağını öngörmüşse de bu komisyonlarının tam olarak ne yapacakları veya bir denetim faaliyetinde bulunup bulunmayacakları belli değildir.
Yine, kişisel verilerin korunmasına dair güvenceler de yüzeysel ifadelerden ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki genel ilkelere atıfta bulunmaktan ibarettir. Ayrıca, Kanunun 8. maddesinin 3. fıkrasında kişiye milli savunma, milli güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni ve ekonomik güvenlik ile ilgili istihbarat faaliyetleri kapsamında elde edilen bilgilerin verilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu kural genel itibari ile bilgi edinme hakkının kullanımını da orantısız olarak etkilemekte olup, bu kapsamda ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm bu değerlendirmelerin sonucunda, yeni Kanunun AYM’nin belirlediği şartları taşıdığını söylemek oldukça güç olduğu gibi Kanunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kişisel verilerin korunması amacıyla tespit edilen kaliteyi de sağlamadığı net şekilde ifade edilebilir.
Vatandaşların hak ihlallerine uğramaması için kanun koyucunun bir an önce ifade edilen eksiklikleri gidermesi önem arz etmektedir.
Comentarios