top of page
Ara

AYM, Gürültü Kirliliği Kaynaklı Değer Kaybında Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine Hükmetti

Anayasa Mahkemesi, başkan Hasan Tahsin GÖKCAN; üyeler Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN ile raportör Olcay ÖZCAN’ın imzası bulunan ve 31 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararında, yanına inşa edilen viyadükten kaynaklı gürültü kirliliği nedeniyle değeri düşen taşınmaz sahiplerinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Av. Mehmet Faruk KOÇAK


Başvuru Numarası

Başvuru Tarihi

21/11/2018

Karar Tarihi

10/3/2021


Karar verilene kadar geçen süre

27 AY 17 GÜN


İlgili Hak:

· Mülkiyet Hakkı (Anayasa madde 35)



Anahtar Kelimeler:

· Mülkiyet Hakkı

· Değer Kaybı

· Gürültü Kirliliği

· Çevre Hakkı

· Manzara Hakkı



Özet:

İnşa edilen viyadüğün yol açtığı gürültü kirliliği ile sarsıntının etkisinde kalan ve söz konusu viyadük sebebiyle manzarası ile yararlandığı gün ışığı olumsuz etkilenen taşınmaz sahibinin açtığı tam yargı davasında keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaması hususları somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkından barışçıl şekilde yararlanma hakkını ihlal etmiştir.



Olay

Başvurucunun 1983 yılında satın aldığı taşınmazın yanına, İzmir şehir trafiğinin rahatlatılması amacıyla 2002 yılında bir viyadük inşa edilmiştir. Başvurucu, söz konusu viyadük sebebiyle taşınmazının değerinin düştüğü gerekçesiyle 2016 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü ile Bornova Belediyesine ve İzmir Büyükşehir Belediyesine başvurmuş ve taşınmazının kamulaştırılmasını ya da takas edilmesini talep etmiştir.


Talepleri olumlu karşılanmayan Başvurucu, viyadük sebebiyle evinde fazla gürültü oluştuğunu; evine ışık girmediğini; evinin manzarasının kapandığını; evini kullanma ve evinden yararlanma haklarının kısıtlandığını; viyadüğün ve otoyolun yol açtığı sarsıntı sebebiyle duvarların sıva dahi tutamaz hale geldiğini; köprü altına dönüşen ev önünün tekinsiz ve güvensiz hale geldiğini ve hatta kaza yapan araçların evinin bahçesine düştüğünü ifade ederek evinde ikamet etme imkanı kalmadığı gibi evini kiraya verme imkanının da ortadan kaldırıldığı iddiası ve keşif ile bilirkişi incelemesi talepleriyle İzmir 3. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmıştır.


İdare Mahkemesi, taşınmazın kamulaştırma sınırının dışında kaldığı; idarenin kamulaştırma zorunluluğu olmadığı; olayda hukuki veya fiili el atmanın mevcut olmadığı; taşınmaz üzerinde hala yapılaşma hakkının ve yapı ruhsatlı binanın bulunduğu ve dahi herhangi bir hukuki kısıtlamanın bulunmadığı gerekçeleriyle keşif ve bilirkişi incelemesi taleplerini de olumsuz karşılayarak Başvurucunun davasını esastan reddetmiştir.


Başvurucu, istinaf başvurusunun da reddedilmesi üzerine kesinleşen kararın tebliğini müteakip bireysel başvuruda bulunmuştur.



Zaman Çizelgesi

Başvurucu, 09/02/1983 tarihinde başvuruya konu taşınmazı satın almıştır. Davada bahsi geçen viyadük, 06/08/2002 tarihinde inşa edilmiştir. Başvurucu, taşınmazında meydana gelen değer kaybı nedeniyle idareye 15/07/2016 tarihinde başvurmuştur. Bu başvurular, 09/03/2016 tarihinde olayda fiili/hukuki el atma olmadığı ve 26/07/2016 tarihinde taşınmazın konut alanında kaldığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu bunun üzerine 30/09/2016 tarihinde tam yargı davası açmışsa da bu dava 22/12/2017 tarihinde reddedilmiştir. Söz konusu ret kararına karşı yapılan istinaf başvurusu 25/09/2018 tarihinde reddedilmiş, ret kararı Başvurucunun vekiline 22/10/2018 tarihinde tebliğ olmuştur. Bunun üzerine 21/11/2018 tarihinde Bireysel Başvuruda bulunulmuştur.



Başvurucunun İddiası

Başvurucu, sahibi olduğu taşınmazın yanına inşa edilen viyadük nedeniyle otoyoldaki ağır tonajlı araç geçişinin arttığını, bu geçişler sırasında meydana gelen sarsıntı sıva ve boya dökülmesine yol açtığı gibi bu durumun binanın taşıyıcı sistemine de zarar verdiğini, çevredeki binaların üzerine araç düştüğünü ve araç geçişi sırasında atılan çeşitli cisimlerin evlere girdiğini, viyadük ayaklarının 20-25 metreyi bulması nedeniyle taşınmazın güneş almasının engellendiğini, bölgedeki hava sirkülasyonunun kesildiğini, egzoz gazları nedeniyle astım gibi hastalıklara yakalanma riskinin arttığını, bu nedenlerle taşınmazın satışının, kiraya verilmesinin veya taşınmazda ikamet edilmesinin olanaksızlaştığını iddia etmiştir.


Başvurucu, yargılama sürecindeki keşif ve bilirkişi incelemesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle söz konusu olguların tespit edilemediğini vurgulayarak adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.



Mahkemenin Değerlendirmesi

Mahkeme ilk olarak başvurunun sadece mülkiyet hakkı bakımından değerlendirilmesi gerektiği tespitinde bulunmuştur (§ 21).


Kararın ilerleyen satırlarında Başvurucunun mülkünden yoksun bırakılmadığına dikkat çekilmiş ve benzer şekilde mülkün kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesi hüviyetinde tezahür etmiş bir müdahaleden de söz edilemeyeceği vurgulanarak somut olaydaki müdahalenin, mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahale niteliğinde olduğu tespit edilmiştir (§ 26).


Mahkemeye göre, yargılama mercilerinin dosyada bu konuda herhangi bir delil bulunmamasına rağmen keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki taleplerini reddetmesi hususu, Başvurucuyu viyadük nedeniyle uğradığı zararları ve taşınmazında meydana gelen değer kaybını ispat etme olanağından yoksun bırakmıştır (§§ 34, 36).


Somut olayda keşif ve bilirkişi incelemesinin yapılmamış olması, Mahkeme tarafından Başvurucunun mülkiyet hakkının usule ilişkin güvencelerinden yoksun bırakılması şeklinde yorumlanmıştır (Ayrıca bkz. Nazife Başkan § 43). Mahkeme, söz konusu durum nedeniyle başvurucunun “şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet” yüklendiğini tespit etmiş ve bu sebeple kamu yararı ile Başvurucunun mülkiyet hakkı arasında kurulması gereken adil dengenin Başvurucu aleyhinde bozulduğuna hükmetmiştir (§ 37).

Comments


bottom of page