Sağlık Hukuku
İstanbul'da hizmet veren avukatlık ve hukuki danışmanlık büromuz başta hatalı tıbbi müdahaleler (tıbbi malpraktis, tıbbi hata) olmak üzere sağlık hukuku kapsamındaki tüm uyuşmazlık süreçlerinde müvekkillerine hizmet vermektedir.
Sağlık hukuku, tıp hukukunu da kapsayan bir üst başlık olarak sağlık bakım hukuku, kamu sağlığı hukuku ve sağlık idaresi hukuku gibi bir çok alanı kapsayan karma bir hukuk dalıdır. Avukatlık büromuz, tıp hukukunu da kapsayacak şekilde sağlık hukukunun her alanında faaliyet göstererek gerek hatalı tıbbi müdahale nedeniyle hak aramak isteyen bireylere gerekse haksız yere hukuki ve cezai takibat altında olan sağlık mesleği mensuplarına sağlık hukuku açısından hukuki danışmanlık vermektedir.
Hatalı Tıbbi Müdahale
Nedir? Hekimin Nedir?
Güven İlkesi ve İzin Verilen Risk Nedir?
Komplikasyon Halinde Hekimin Sorumluluğu Nedir?
Aydınlatılmış Onam Alınırken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Tıbbi Müdahale Ne Zaman Hukuka Aykırı Olur?
Bu kapsamdaki faaliyet alanlarımız arasında; sağlık mesleği mensuplarına bireysel danışmanlık vermek, sağlık kuruluşlarında sunum gerçekleştirerek hekimlerin hak ve yükümlülüklerinin meslek erbabına anlatmak ve sağlık mesleği mensuplarının halihazırda açılan davalarda davalı vekili veya müdafi sıfatıyla yargı makamları nezdinde savunmasını gerçekleştirmek vardır.
Özellikle hekimlere/tabiplere/doktorlara karşı açılan idari disiplin soruşturmaları, tıbbi malpraktis (tıbbi hata, doktor hatası, hatalı tıbbi uygulama) nedeniyle maddi manevi tazminat davaları ve cezai soruşturmalar başta olmak üzere birçok konuda sağlık mesleği mensuplarına sağlık hukuku alanında tecrübeli avukat kadromuz ile danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Bu kapsamda hekimlerin sigorta şirketleri ile olan uyuşmazlıklarında veya sağlık kuruluşlarının kurumsal açıdan ihtiyaç duydukları hususlarda da faaliyet göstermekteyiz.
Öte yandan tıbbi malpraktis (tıbbi hata, doktor hatası, hatalı tıbbi uygulama) nedeniyle gerek maddi gerek manevi açıdan mağdur olarak hak aramak isteyen bireylere de sağlık hukuku kapsamında danışmanlık vermekteyiz. Bir tıbbi müdahale nedeniyle uyuşmazlık ortaya çıktığında bunun öncelikle sulh yoluyla çözümlenmesini temin ederek tarafların mahkemelerde zaman kaybetmesinin önüne geçmek arzusunda olduğumuzdan öncelikli olarak arabuluculuk yöntemi ile sağlık mesleği mensupları ile tıbbi malpraktis (tıbbi hata, doktor hatası, hatalı tıbbi uygulama) nedeniyle mağdur olan bireyler arasındaki uyuşmazlığı çözmeye çalışmaktayız. Bu çabaların sonuç vermemesi halinde ise gerek meslek odaları gerek Sağlık Bakanlığı önünde ilgili müracaatları yapmakta ve taraflar yine uzlaşamadığı takdirde mahkemeler önündeki süreçleri başlatmaktayız. Son derece teknik ve uzmanlığı gerektiren bir alan olan olması dolayısıyla gerek sağlık mesleği mensuplarının gerekse malpraktis nedeniyle mağdur olan ve hak arayan bireylerin uyuşmazlıklar açısından bir avukata danışmaları ve Sağlık Hukukunda tecrübeli avukattan hukuki danışmanlık alması önemlidir.
İlaç Hukuku Nedir?
Sağlık hukuku ile tıp hukuku arasındaki fark nedir?
Sağlık hukuku, tüm sağlık mesleği mensupları açısından gündeme gelen hukuki uyuşmazlıkları konu alması dolayısıyla kişi bakımından daha geniş bir kapsamdadır.
Tıp hukuku ise mevzuat uyarınca tıp mesleğini icra etmekle yetkilendirilmiş/görevlendirilmiş sağlık mesleği mensuplarının faaliyetlerini ve hastalarla ilişkilerini konu alır. Bu açıdan Tıp Hukukundan farklı olarak Sağlık hukuku, sağlık hizmetinin idare edilmesi, hastalık sigortası, hastanelerin hukuki yapısı, tıp eğitimi, sağlık harcamaları, performans sistemi, Sağlık Bakanlığının işleyişi veya sağlık politikaları gibi çok geniş kapsamlı ve farklı hukuk dallarını ilgilendiren daha geniş bir hukuk disiplini olarak düşünülebilir.
Görüldüğü üzere Tıp Hukuku, "hekim hukuku", "ilaç hukuku", ve "tıbbi cihaz ve malzeme hukuku (medikal hukuk)" şeklinde alt dalları olan ve esas olarak hekim/doktor/tabip ile hasta arasındaki ilişkileri konu alan daha sınırlı bir hukuk dalıdır. Tek bir cümle ile tıp hukuku, merkezine "tıbbi müdahaleyi" alan ve özellikle hekim/doktor/tabip ile hasta arasındaki ilişkiyi konu alan karma bir hukuk dalı iken Sağlık hukuku sağlık hizmetlerinin genelini ilgilendiren ve İdare hukuku ağırlıklı bir hukuk dalıdır.
Sağlık mesleği ve sağlık mesleği mensubu nedir?
Sağlık mesleği teriminden anlaşılması gereken şey, sağlık hizmetlerinden herhangi birisi açısından faaliyet gösteren meslek gruplarıdır. Bu kapsamda Sağlık Mesleği Mensupları şu meslek grupları çatısı altında faaliyet gösteren kimselerdir: "Tabip ve uzman tabip", "diş tabibi ve uzman diş tabibi", "eczacı", "ebe", "hemşire", "klinik psikolog", "fizyoterapist", "fizyoterapi teknikeri", odyolog", "odyometri teknikeri", "diyetisyen", "dil ve konuşma terapisti", "podolog", sağlık fizikçisi", "radyoterapi teknikeri", "anestezi teknisyeni/teknikeri", "tıbbi laboratuvar teknisyeni", "tıbbi laboratuvar ve patoloji teknikeri", "tıbbi görüntüleme teknisyeni/teknikeri", "ağız ve diş sağlığı teknikeri", "diş protez teknikeri", "tıbbi protez ve ortez teknisteni/teknikeri", "ameliyathane teknikeri", "adli tıp teknikeri", "diyaliz teknikeri", "perüzyonist", "eczane teknikeri", "ergoterapist", "ergoterapi teknikeri", "elektronörofizyoloji teknikeri", mamografi teknikeri", "optisyen", "acil tıp teknikeri", "acil tıp teknisyeni", "hemşire yardımcısı", "ebe yardımcısı" ve "sağlık bakım teknisyeni". Mevzuatımız "psikolog", "biyolog", "çocuk gelişimcisi", sosyal çalışmacı/sosyal hizmet uzmanı", "sağlık eğitimcisi/tıbbi teknolog", "sağlık idarecisi "çevre sağlığı teknikeri/teknisyeni", "yaşlı bakım teknikeri/evde bakım teknikeri", "tıbbi sekreter" ve "biyomedikal cihaz teknikeri" olan kimseleri ise Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Gruplarında faaliyet gösteren bireyler olarak kabul etmektedir.
Doktor, Hekim ve Tabip kelimeleri arasındaki fark nedir?
Latince kökenli bir kelime olarak "doktor", ilk ortaya çıktığı dönemlerde "gösteren, öğreten, bildiren" anlamlarında ve akademik bir unvana atfen kullanılmıştır. Bununla beraber, günümüzde Anadolu Türkçesinde ve İngilizcede (doctor) yaygın olarak "hekim" veya "tabip" kelimelerini karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre doktor kelimesinin ikinci anlamı "bir fakülteyi veya bir yüksekokulu bitirdikten sonra belli bir bilim dalında en yükseköğrenim basamağına vardığını, geçirdiği özel sınavla ve başarılı bir eserle gösterenlere verilen akademik unvan". şeklindedir. Dolayısıyla her hekimin doktor unvanı olmakla beraber her doktorun hekim olma vasfı yoktur.
Türkçeye Arapçadan geçmiş ve esasında Aramice kökenli bir kelime olarak "hekim", köken itibarıyla "hikmet sahibi", "bilge" ve "filozof" gibi anlamlara gelmektedir. Bu açıdan köken itibarıyla başkalarının göremediği şeyleri ferasetli ve hikmetli şekilde görebilen donanımlı kimseler anlamına gelmektedir. Bununla beraber günümüz Anadolu Türkçesinde "insanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse" olarak anlam kazanmış ve doktor ile tabip kelimeleriyle eş anlamlı şekilde kullanılmaktadır.
Tabip, kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiş ve esasında Aramice kökenli bir kelime olarak tıp (tababet) mesleğini icra eden kimselere verilen isimdir. Dolayısıyla bu üç unvan arasında köken anlamıyla da tıbbi faaliyetleri icra eden kişi anlamına gelen kelime "tabip" kelimesidir. Sağlık Hukukunun en temel kanunu olan 1291 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun çerçevesinde de "hekim" ve "tabip" kelimeleri birbiriyle eş anlamlı olacak şekilde kullanılmaktadır.
Tıbbi müdahale nedir?
Tıbbi müdahalenin kapsamına, "tıp biliminin kuralları uygulanmak suretiyle yapılan her türlü müdahale" (Yargıtay 2. HD 14.04.2014 149/8841) girer. Görüldüğü üzere bir müdahalenin "tıbbi" nitelikte olması için cerrahi operasyon hüviyetinde cereyan etmesine gerek yoktur. Tıbbi müdahale teşhis, tanı ve tedavi amaçlarına yönelen ilaç yazılması, herhangi bir tahlil istenmesi ve tahlilin gerçekleştirilmesi, adli muayeneler, estetik operasyonlar, psikiyatrik müdahaleler, organ bağışı, yardımcı üreme tekniklerinden herhangi birisi veya üreme sağlığına ilişkin herhangi bir uygulamayı da kapsar. İfade edilen kapsama girmekle tıbbi müdahale olma vasfını kazanmış bir müdahalenin varlığı halinde, sağlık mesleği mensubu ile hekim arasında bu müdahale nedeniyle oluşacak uyuşmazlıklar öncelikli olarak Tıp Hukuku çerçevesinde kalmaktadır.
Yargıya taşınmış olaylarda mevzubahis tıbbi müdahalenin gerekli standartlara uygun olup olmadığı sorusu, tıp bilim ve sanatında uzmanlığı bulunan meslek mensuplarından alınacak bilirkişi raporları ve uzman mütalaaları ile cevaplanmaktadır. Bu açıdan faaliyetlerini İstanbul'da ve sağlık hukuku alanında yoğun olarak sürdüren avukat ekibimiz, tarafınıza dosyanız üzerinden hukuki danışmanlık verdikten sonra alanında uzman hekimlerden/tabiplerden/doktorlardan uzman mütalaasını sizin adınıza almaktadır.
Hatalı Tıbbi Müdahale ("tıbbi malpraktis", "tıbbi hata", "doktor hatası") nedir?
"Malpraktis"; yaygın olarak "tıbbi malpraktis" kavramı kast edilerek kullanılmaktaysa da köken itibarıyla Latince "kötü uygulama" anlamına gelmektedir. Bu açıdan uygulamada "tıbbi hata", "tıbbi kötü uygulama", "doktor hatası", "tıbbi malpraktis", "doktorun uygulama hatası" veya "doktorun hatalı müdahalesi" şeklinde adlandırılan tüm olaylarda aslında sağlık mesleği mensuplarının ve bilhassa hekimin/tabibin/doktorun tıbbi standartlara aykırı tıbbi müdahaleleri kast edilmektedir. Her ne kadar Yargıtayımız bu açıdan "tıbbi hata" kavramını kullanmayı tercih etse de halk arasındaki yaygın kullanım nedeniyle biz bu gibi durumları karşılamak için "doktor hatası", "tıbbi malpraktis" ve "hatalı tıbbi müdahale" kavramlarını kullanmayı seçmekteyiz.
"Hatalı tıbbi müdahale", "tıbbi malpraktis" ya da halk arasında yerleşik olarak kullanıldığı şekliyle "doktor hatası", tıbbi müdahalenin somut olaydaki icra şekli nedeniyle hastalığın tıbbi müdahale olmasaydı izleyeceği seyre göre hasta bakımından daha olumsuz şekilde seyretmesi olaylarını kapsar. Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 13. maddesine göre "tıbbi hata", bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, "hekimliğin kötü uygulanması" anlamına gelir.
Dikkat edilmelidir ki Sağlık Hukuku mevzuatına göre, sadece ve sadece tıbbi müdahalelerin mutlak surette şifa ile neticelenmemesi hususu, hekimin/tabibin/doktorun kınanması için yetmez. Burada tıbbi müdahalenin gerçekleştiği "an" açısından ex-ante ve objektif bir değerlendirme ile doktor hatası nedeniyle "doktorun kusuru" olup olmadığı incelenmektedir.
Bu kusur, "doktor hatası nedeniyle maddi manevi tazminat davası" açısından farklı, "doktor hatası nedeniyle ceza hukuku kovuşturması" açısından farklı değerlendirilir. Dolayısıyla tıbbi malpraktis nedeniyle hak arayan bireylerin veya bu nedenle hukuki takibat altında olan hekimlerin/tabiplerin/doktorların sağlık hukukunda tecrübeli ve sağlık hukukunda faaliyet gösteren avukatlara danışmalarında fayda vardır. Keza müdahalenin bir pratisyen hekim, asistan hekim (uzmanlık öğrencisi hekim) veya uzman hekim tarafından gerçekleştirildiği hallerde gözetilecek kusur standardı da özellikle ceza hukuku açısından gerçekleştirilen yargılamalarda farklılık arz eder.
Sağlık mesleği mensubu ya da özel olarak hekim/tabip/doktor açısından bir "tıbbi hata" olup olmadığı hususu belirlenirken "tıbbi standartlar" göz önünde bulundurulur.
Tıbbi standart nedir?
Yargıtayımızca "tıp biliminin kuralları" olarak anılan tıbbi standartlara başta Biyo-Tıp Sözleşmesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Hasta Hakları Yönetmeliği ve Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları olmak üzere Sağlık Hukuku mevzuatının birçok yerinde atıf yapılmaktadır.
Tıbbi standartlar, her bir olay açısından ve tıbbi müdahalenin gerçekleştiği an açısından tıp mesleğinin geldiği noktaya göre belirlenmekte olup bu açıdan hazır bir listenin her bir müdahale açısından belirlenmesi mümkün değildir. Bu açıdan birkaç yıl öncesine kadar tıbbi standartlara uygun olan bir tıbbi müdahale, birkaç yıl sonra tıbbi standartlara aykırı olarak nitelenebilir.
Yine de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 16.04.2020 tarihli, 2020/2 sayılı ve "COVID-19 Hastalarında Tedavi Yaklaşımları ve Bilimsel Araştırmalar" konulu genelgesinde görüldüğü üzere Sağlık Bakanlığının veya Sosyal Güvenlik Kurumunun yayınladığı rehberlerin, algoritmaların, protokollerin veya Sağlık Uygulama Tebliği'nin, tıbbi standartların kapsamının belirlenmesi açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla hak aramak isteyen bireylerin dava açmadan evvel bu konuda sağlık hukukunda tecrübeli avukatlar ile görüşmesinde fayda vardır.
Bu noktada hukuki standartların ne olduğu açısından hatırlatılabilecek bir örnek, dikey ve yatay işbirliğinin mevzu bahis olduğu durumlar açısından özellikle gündeme gelen güven ilkesidir. Bu ilkeyle beraber, sağlık mesleği mensuplarının ekip halinde gerçekleştirdiği tıbbi müdahalelerde, her bir sağlık mesleği mensubunun, tıbbi müdahaleye katılan diğer sağlık mesleği mensuplarının tıbbi standartlara uygun davranacağına ilişkin duyduğu güven hukuki koruma altına alınır. Bu konuda verilen en klasik örnek, ameliyat esnasında cerrahın anestezi uzmanının görevini tıbbi standartlara uygun olarak icra ettiğine güvenerek, kendi müdahalesini bu şekilde bir varsayım üzerinden gerçekleştirebilecek olmasıdır. Bu minvalde var olan diğer hukuki kurumlara örnek olarak bağımsız sorumluluk prensibi ve rutin işleyiş teorisi gösterilebilir.
Neticede, genel olarak tarif etmek gerekirse tıbbi standartların tıp mesleğince genel olarak kabul gören, hekimlerin/tabiplerin/doktorların büyük çoğunluğu tarafından aynı veya benzer hadiselerde sürekli uygulanan meslek kuralları olduğu ifade edilebilir.
Tıbbi standartlara uyulmasına rağmen tıbbi müdahale "komplikasyon" nedeniyle başarıya ulaşmamış olabilir.
Kompikasyon nedir?
Bir tıbbi müdahalenin tıbbi malpraktis veya hatalı tıbbi müdahale olup olmadığı sorusu tartışılırken değinilmesi gerek bir diğer kavram "komplikasyon" kavramıdır. Latince kökenli bu terim, bir tıbbi müdahalenin tıbbi standartlara uygun olarak gerçekleştirilmesine rağmen ortaya çıkabilecek olan riskleri ifade eder. Bir başka deyişle, son derece karmaşık yapıdaki insan vücudu üstünde gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler, mevcut tıbbi standartlara uygun şekilde icra edilse dahi başarısızlıkla sonuçlanabilmekte ve bu durumda komlikasyonun varlığı kabul edilmektedir.
Bir tıbbi müdahalenin hatalı tıbbi müdahale (tıbbi malpraktis) ya da komplikasyon niteliğinde olması bu müdahaleyi gerçekleştiren hekim/tabip/doktor açısından açılacak olan davaların kazanılacağı veya kaybedileceği anlamına gelmez. Bir başka ifadeyle, ortada bir hatalı tıbbi müdahale (tıbbi malpraktis) ya da komplikasyon bulunması davanın nasıl sonuçlanacağı açısından tek başına belirleyici değildir. Bu nedenle davanızın tecrübeli ve sağlık hukuku alanında kıdemli avukatlar tarafından açılması, takip edilmesi ve sonuçlandırılması çok önemlidir.
Vurgulanmalıdır ki bir ceza hukuku kavramı olarak son yüzyılda türetilmiş "izin verilen risk" kurumunun, "komplikasyon" olgusunun hukuki karşılığı olduğu ifade edilemez. Aynı şekilde ortada bir komplikasyonun varlığı halinde artık "doktor hatası" ya da "tıbbi malpraktis" olmayacağı da düşünülemez. Zira tıbbi müdahale başlamadan önce komplikasyon aydınlatmasının yapılmaması veya komplikasyon gelişmesi ihtimaline binaen gerekli önlemlerin alınmaması ve tıbbi müdahaleden sonra komplikasyon hakkında bilgi verilmemesi veya komplikasyon açısından gerekli takibin yapılmaması gibi hususların varlığı halinde ortada bir komplikasyon olsa dahi bir tıbbi malpraktisten bahsedilmesi gerekir. Dahası, hasta açısından amaçlanan yarara ulaşmak için daha az komplikasyon ihtimali olan bir tıbbi müdahalenin varlığına rağmen daha çok komplikasyon ihtimali olan bir tıbbi müdahale seçildiyse bu da bir sorumluluk kaynağı olabilmektedir. Neticede, her bir olay açısından farklı hukuki değerlendirme yapılması gerekir.
Her tıbbi müdahale hukuka uygun mudur?
Bir tıbbi müdahalenin tıbbi standartlara uygun şekilde cereyan etmiş olması, müdahalenin hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Sağlık mesleği mensuplarınca gerçekleştirilen birçok fiil ile hastanın başta yaşam, vücut dokunulmazlığı, kendi geleceğini belirleme hakkı olmak üzere birçok temel hakkına müdahale edilmektedir. Hal böyleyken bir müdahalenin sırf "tıbbi" nitelikte olması, bu müdahaleye hukuk düzenince cevaz verildiği anlamına gelmez.
Sağlık Hukuku çerçevesinde açılacak maddi manevi tazminatın tabi olduğu özel hukuk hükümleri ile cezai ve idari soruşturmanın tabi olduğu kamu hukuku hükümleri aynı hukuk düzeninde yer almaktadır. Bu nedenle bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olup olmadığı sorusunun cevabı kamu hukukunda da özel hukukta da aynıdır.
Bu konuda çok farklı görüşler olmakla birlikte Yargıtayımızca da benimsenen Türk Sağlık Hukuku öğretisindeki baskın görüşe göre bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olması için 1) "mevzuatın somut olaydaki tıbbi müdahale açısından yetkilendirdiği kişi tarafından yapılması", 2) "hukukun öngördüğü şekilde bir aydınlatılmış onamın varlığı" ve 3) "gerekliliğin (endikasyonun) eşliğinde tıbbi standartlara uygun şekilde gerçekleşmesi" şartları aranmaktadır.
Bu açıdan somut olayda tıbbi müdahalenin özel muayenehane, üniversite hastanesi, kamu hastanesi veya özel hastane bünyesinde gerçekleşmesi ile tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren kişinin intörn öğrenci, pratisyen, asistan veya uzman hekim/tabip/doktor olması gibi hususlar tıbbi müdahalenin hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi aşamasında önem kazanacaktır. Bir başka açıdan, somut olaydaki tıbbi müdahalenin Sağlık Hukuku açısından o müdahale açısından uzmanlığı olan kişi tarafından mı yoksa uzmanlık eğitimi olmaksızın yalnızca o alanda yapılan bir eğitimin sertifikası ile mi faaliyet gösterdiği hususu da önem arz etmektedir.
Öte yandan hekimden/tabipten/doktordan beklenenin ne olduğu ve onun yükümlülüklerinin ne olduğu somut olaydaki tıbbi müdahale türüne göre ve hasta ile kurulan hukuki ilişkinin niteliğine göre değişmektedir. Örneğin estetik operasyonlarda imzalanacak yazılı sözleşme açısından uygulanacak hukuk kuralları ile hasta ile hekim/tabip/doktor arasında yazılı bir metin olmaksızın acil hallerde gerçekleştirilen tıbbi müdahaleye uygulanan hükümler birbirinden farklıdır. Bu açıdan hukuki çerçevede ilk olarak "eser sözleşmesi", "vekalet sözleşmesi", "hastaneye kabul sözleşmesi" ve "vekaletsiz iş görme" gibi kavramlar gündeme gelmektedir. Somut olayda hak arayan bireylerin hangi hukuki kuruma göre talepte bulunacaklarının belirlenebilmesi için Sağlık Hukukunda tecrübeli avukat ile iletişime geçmesinde fayda vardır.
Sağlık Hukuku çerçevesinde ve sağlık mesleği mensupları açısından tıbbi müdahaleler kapsamındaki yükümlülükler nedir?
Bir tıbbi müdahalenin "tıbbi hata" veya "tıbbi malpraktis" teşkil etmemesi için gerekenlerin yanında, tıbbi müdahale açısından hukuki sorumluluk doğmaması için hekimin uymak zorunda olduğu yükümlülükler de önemlidir. Esasen, tıbbi standartlar içinde olduğu değerlendirilebilecek bu yükümlülükler arasında: Anamnezi (hasta öyküsünü) gerektiği gibi almak, bizzat muayene etmek, aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmek, somut olayda en fazla faydayı verip en az komplikasyon ihtimali barındıracak uygun tıbbi müdahale yöntemini seçmek ve uygulamak, özenli olmak, gerektiğinde konsültasyon talep etmek ve vermek, hastanın hassas veri niteliğinde olan kişisel verilerini ve hasta sırlarını korumak, suç şüphesi olduğunda bunu ihbar etmek ve kayıt tutmak gibi yükümlülükler vardır.
Sağlık Hukuku çerçevesinde ve hastalar açısından tıbbi müdahaleler kapsamındaki yükümlülükler nedir?
Sağlık mesleği mensuplarının tıbbi müdahaleler kapsamında sahip olduğu yükümlülükler olduğu gibi hastaların da aynı şekilde yükümlülükleri vardır. Öncelikle hastaların sağlık mesleği mensuplarına hastalıkla ilgili belirtileri veya bulguları bildirmeleri gerekir. Bunun yanında sağlık mesleği mensubunda gerçekleştirilecek olan muayene, teşhis veya tedavi gibi tıbbi müdahale yöntemine katlanmaları, kendilerine yapılacak tavsiyelere uymaları, ücret ödemeleri ve sağlık mesleği mensubu ile işbirliğine girmeleri olarak örneklendirilebilecek yükümlülükleri vardır.
Hatalı tıbbi müdahale (tıbbi malpraktis) nedeniyle tazminat davası açılabilir mi?
Tıbbi hata nedeniyle maddi manevi tazminat davası açılması mümkündür. Bu kapsamda açılacak davalarda önemli olan hususlardan birisi, hatalı tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren sağlık mesleği mensubunun kamu görevlisi olup olmadığıdır. Zira bu halde açılacak olan davanın hüviyeti idari dava olacak ve bu dava devlete karşı, idari eylem olarak hizmet kusuru gerekçesiyle bir tam yargı davası şeklinde 1 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerine göre kamu hukuku hükümlerine göre açılacaktır. Bu davalarda görevli mahkeme idare mahkemesi olup istinaf incelemesi için bölge idare mahkemeleri ve temyiz için ise Danıştay görevli olacaktır.
Eğer "doktor hatası" nedeniyle açılmak istenen maddi manevi tazminat istemli dava, bir doktorun/tabibin/hekimin muayenehanesinde yahut özel bir hastane bünyesinde gerçekleştirilen bir tıbbi müdahaleye ilişkin ise bu halde imzalanan sözleşmenin hukuki vasfına göre çoğu halde Tüketici Mahkemeleri olacaktır. Bu tür davalarda sağlık mesleği mensubu ile hasta arasındaki sözleşme ilişkisinin niteliğine de bağlı olarak 5 yıllık veya haksız fiil hükümlerine göre dava açılacaksa 2 ya da 10 yıl, tıbbi hatanın cezai müeyyide gerektiren bir fiil olması halinde ise özel ceza zamanaşımı olan süre kadar zamanaşımı süresi vardır. Bu durumda istinaf incelemesi bölge adliye mahkemesi, temyiz mercii ise Yargıtay olacaktır.
İzah edilmeye çalışıldığı üzere Sağlık Hukuku kapsamında maddi manevi tazminat davası açmak isteyen bireylerin davalarını açarken dikkat etmeleri gereken birçok farklı hukuki nokta vardır. Hangi sağlık mesleği mensubunun hangi hukuki sorumluluk kuralları kapsamında hangi mahkemede dava edileceği ve bu tür bir dava kendisine karşı açılmış bulunan sağlık mesleği mensubunun hangi "ilk itirazları" zamanında sunmazsa hangi haklarını kaybedecekleri gibi bir dizi sorun, Sağlık Hukukunda tecrübeli avukatlara danışıldığı takdirde kolaylıkla çözülebilecektir.
Hatalı tıbbi müdahale (tıbbi malpraktis) nedeniyle suç duyurusunda bulunulabilir mi?
Sağlık hukuku kapsamında tıbbi malpraktis (hatalı tıbbi müdahale, tıbbi hata, doktor hatası) nedeniyle hekimlerin cezai takibata uğraması mümkündür. Fakat bu bakımdan hangi suçların gündeme gelebileceği ve bu suçların hangi süre içerisinde şikayet edilmesi gerektiği gibi hususlar hakkında sağlık hukukunda tecrübeli avukattan bilgi alınmasında önem bulunur. Keza kendisine karşı bu şekilde bir takibat başlamış sağlık mesleği mensupları açısından da hangi savunmalara dayanabilecekleri açısından bilgi alabilecekleri ve sağlık hukukunda kıdemli avukata danışmak önemlidir.
Mahiyeti gereği tehlike arz eden tıbbi müdahalelerin hukuka uygunluk nedenlerine yukarıda değinilmiş idi. Ceza hukuku bakımından, arz edilen bu hususlardan herhangi birisinin bulunmaması halinde, örneğin aydınlatılmış onamın gereken standartlar dahilinde alınmaması gibi hallerde hekimin taksirli suçlardan ötürü sorumluluğu gündeme gelebilir.
Birçok ülke ceza kanunlarının aksine Türk Ceza Kanunu'nda taksir tanımı bulunmaktadır. Buna göre hekimin/tabibin/doktorun taksirden ötürü sorumluluğunun bulunması için objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir fiilinin olması icap etmektedir. Bu tanım, ceza hukukunda "basit taksir" olarak da adlandırılan taksirin en hafif türünü ifade eder. Hekimin bu türde bir taksirli tıbbi müdahalesi olduğundan bahsedebilmek için, tıbbi müdahale anında alanında uzman bir hekim tarafından öngörülme imkanı bulunan bir neticeyi öngörmemiş olması, olumsuz netice ile hatalı tıbbi müdahale arasında nedensellik bağı bulunması ve son olarak da bu neticenin hekime objektif olarak isnat edilebilmesi gerekir. Taksirin daha ağır sorumluluğu gerektiren haline ise "bilinçli taksir" denmekte ve kusurun bu görünüş biçiminde sağlık mesleği mensubu, olumsuz neticeyi öngörmüş olmasına rağmen meydana gelmeyeceğine dair bir güven duyarak hareket etmektedir. Anlaşılacağı üzere bir olayda sadece özensiz davranışın bulunması cezai sorumluluk için yetmez. Bu açıdan cezai takibat altında bulunan hekimlerin ve hak aramak isteyen bireylerin tecrübeli sağlık hukuku avukatına danışmalarında fayda vardır.
Sağlık mesleği mensuplarının defansif tıbbi müdahale niteliğindeki davranışlarından ya da genel olarak herhangi bir sebepten dolayı tıbbi standartlara aykırı davrandıklarının bilincinde olarak hastaya zarar veren bir neticeye yol açmaları halinde ise bu sefer kast gündeme gelecektir. Özellikle ihmali davranışla ölüme veya yaralamaya neden olma suçlarında gündeme gelecek bu hukuki kurum, hekimin/tabibin/doktorun ya da herhangi bir sağlık mesleği mensubunun hasta bakımından olumsuz cereyan edecek bir neticeyi bilerek ve isteyerek meydana getirmeleri anlamına gelmekte ve son derece ağır bir sorumluluk dayanağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kastın bir türü olmakla beraber hekimin cezai sorumluluğu açısından daha az bir cezaya yol açacak bir diğer hukuki kurum "olası kast" adını taşımaktadır. Kusurun bu görünüş biçiminde hekim/tabip/doktor olumsuz neticenin gerçekleşmesini istemiyor olmakla beraber önceden öngörmekte ve "olursa olsun" diyerek kabullenmektedir.
Sağlık Hukuku kapsamında, tıp ceza hukuku başlığı altında tıbbi müdahalelerle ilgili uyuşmazlıklarda hekimlerin/tabiplerin/doktorların cezai sorumluluğu açısından en sık gündeme gelebilecek suçlar: İhmali Davranışla Kasten Öldürme, İhmali Davranışla Kasten Yaralama, Görevi Kötüye Kullanma, Taksirle Ölüme Neden Olma, Taksirle Yaralama, Çocuk Düşürtme, Kısırlaştırma, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal, Kişisel Verilerin Kaydedilmesi ile Kişisel Verileri Ele Geçirme, Verme ve Yayma suçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık mesleği mensubunun hatalı tıbbi müdahalelerden ziyade mesleklerini sürdürürken işleyebilecekleri beyaz yaka suçları (white collar crimes) olarak Sağlık Mesleği Mensubunun Gerçeğe Aykırı Belge Düzenlemesi Suçu, İrtikap, Rüşvet, Görevi Kötüye Kullanma, Suçu Bildirmeme ve Genital Muayene suçları örnek gösterilebilir.
Sağlık Hukuku veya Tıp Hukuku açısından aklınıza takılan herhangi bir soruya cevap arıyorsanız veya halihazırda taraf olduğunuz uyuşmazlık hakkında danışmanlık almak isterseniz, faaliyetlerinin ana merkezi İstanbul'da olan Sağlık Hukuku alanında tecrübeli avukat kadromuz ile İstanbul'un Kadıköy ilçesinde yer alan avukatlık büromuzda sizleri beklemekteyiz.